KİMLER DEĞİLDİR?
Bazılarının yaftalamaya çalıştığı gibi, selefiliğimizin, reformist ve aklani oluşlarını sağır sultanın bile duyup işittiği, Muhammed Abduh, Cemaleddin Afgânî ve emsalleri ile yakından veya uzaktan bir bağı yoktur.
Eğer tarihte, “Allah ın sıfatlarını tevil ve tahrif ile iptal eden, Kur’an mahluktur diyen, daha rububiyet ile uluhiyetin arasını temyiz edememiş, tevhidi hakimiyet meselesine hasredip, La ilahe illallah’ı yeryüzendeki her türlü yönetim, hakimiyet ve sultanlara isyan edip, adı ne olursa olsun, bütün yöneticilere başkaldırmak, ve huruç etmek olarak açaklayan, Musa kelimullah’ın bile ta’nından selamette kalamadığı, meleklerin bile kendisinden haya ettiği Osman ( radıyallahu anh) a pervasızca dil uzatıp söven, ona başkaldıranları ve şehit edilmesi ile neticelenen fitneleri, İslam ın ruhundan doğan bir hareket diye isimlendiren, Muaviye ve Amr b. As ( radiyallahu anhuma) yı yalan, rüşvet ve hatta nifak ile ittiham eden, Müslüman toplumları la ilahe illallahdan irtidat etmiş cahiliye toplumları olarak adlandırıp, mescidlere cahilliye mabedleri diyerek, yöneten ve yönetilenleri ile bütün ümmet-i Muhammed i tekfir eden, daha açık bir ifadeyle, dinde ihdas edilmiş ne kadar itikadi bid’at ve sapıklık varsa hiçbirisini ihmal etmemecesine hepsini bünyesinde cem etmiş, ve en maruf manzarası ile, kafirlerin elbisesi içinde, boynunda onların yuları, yüzü tıraşlı bir şahsiyetin selefî olduğuna, ümmetin önüne önder diye takdim edildiğine şahit olunmuşsa, evet o zaman, şeyh el elbani nin “usulü ve furusuyla islamdan bi haber “ diye vasfettiği seyyid kutub’un da , imam, önder, şehid ve hatta selefî olduğu kabul edilebilir.
Yok eğer bütün bunlarla beraber, böyle bir kimsenin selefî olabilmesi mümteni ise, -ki öyledir-, o zaman seyyid kutub’un ne akidesinin, ne menhecinin, ne da’vetinin, ne de sulûk ve yaşantısının selefîlik ile alakası olmadığı muhakkaktır.
Bizce seyyid kutub’un İslam dünyasına bıraktığı miras, ihya edip hortlattığı haricilikle, tekfir, tedmir, tefcir, cihad adıyla ifsad ve kıyam adıyla yeryüzünde fesad çıkarmaktan başkası değildir.
Bu terikenin, - şeyh el-elbani nin ifadesiyle hariciyyetün asrıyye/ modern haricilik-mirasyedileri ise, başlıcaları ile kardeşi Muhammed Kutub, onun sadık öğrencisi Sefer el-Havali, hariciliğin çağdaş teorisyenleri, Ebu Basir, Ebu Muhammed el- Makdisi (İsam el-Berkâvî), Ebu Katade el-Filistini, Ebu Hamza el-Mısri, pratisyenleri ise cihat çığırtkanlığı ile yeryüzünü fesada veren, Eymen ez-Zevahiri, onun kuklası Usame b. Ladin ile kaidesi, ve İslam dünyasında hergün yenileri zuhur eden emsalleridir.
Onlar selefî da’vetten uzak, selefîlik onlardan beridir.
Buraya kadar, bu beyanın maksadı-inşaallah- hasıl olmuştur.
Muhammed’e O’nun aile ve ashabına Salat ve Selam olsun.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment